22 Ağustos 2025 - 14:14
ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yönelik yeni yaptırımlarla kendini hukukun üzerinde mi görüyor?

Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD’nin yeni yaptırımlarını bağımsız yargısına açık bir saldırı olarak nitelendirdi.

Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD’nin mahkemenin 2 yargıcı ve 2 savcısına yönelik yeni yaptırımlarını kınadı ve bunu “bağımsızlığımıza açık bir saldırı” olarak değerlendirdi. Mahkeme Çarşamba akşamı yayımladığı açıklamada, bu yaptırımların tarafsız bir yargı kurumunun bağımsızlığına açık bir saldırı olduğunu bildirdi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, “personelini ve inanılması güç zulümlerin kurbanlarını kararlılıkla desteklediğini” ve “herhangi bir engel, baskı ve tehdide rağmen görevlerini yerine getirmeye devam edeceğini” vurguladı. Mahkeme, bu yaptırımların yargı bağımsızlığını hedef aldığını ve uluslararası adaleti zayıflatmaya yönelik bir girişim olduğunu belirtti; savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili görevini siyasi baskılara rağmen sürdüreceğini açıkladı. Washington’un mahkemeye yönelik bu yeni yaptırım hamlesi, ABD ile uluslararası kurumlar arasında küresel adalet konusundaki görüş ayrılığını derinleştiriyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD’nin siyasi baskılarına rağmen görevine devam edeceğini vurguladı.

ABD daha önce mahkemenin 4 yargıcı ve savcısını yaptırım listesine almıştı; Çarşamba günü 4 yargıcı ve savcıyı daha ekledi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hakkında yakalama kararı dosyasına başkanlık eden Fransız yargıç Nicolas Guillou da ABD tarafından yaptırım uygulananlar arasında yer aldı. Kanadalı yargıç Kimberly Prost ve Fiji’den savcı Nozhet Shamim Khan ile Senegal’den savcı Mame Mandaye de yaptırımlara dahil edildi.

Prost, Afganistan’daki Amerikan askerlerinin işlediği suçlarla ilgili davada görev aldı.

ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçları ve savcılarına yönelik yeni yaptırımları sonrası Fransa, bu karara tepki göstererek yaptırımların “yargı bağımsızlığı ilkesine aykırı” olduğunu açıkladı.

Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi, 21 Kasım 2024 Perşembe günü İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında savaş suçu, insanlığa karşı suç ve Gazze halkını aç bırakarak silah olarak kullanmak suçlamalarıyla yakalama emri çıkardı. İsrail rejimi, Lahey’deki bu mahkemenin yetkisini reddetti ve Gazze’deki savaş suçlarının varlığını inkar etti. Buna rağmen, İsrail ve onu destekleyen ABD, mahkemenin üst düzey İsrailli yetkililere yönelik yakalama kararı almasına büyük şaşkınlık ve sert tepkiler gösterdi. İsrail rejiminin özellikle Gazze’deki soykırım ve açlık silahı kullanımına dair suçları açık ve tartışılmaz olmasına rağmen, ABD, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası adli kurumların bu suçları soruşturmasını engellemek için birçok girişimde bulundu.

ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkililerine yönelik yeni yaptırımları, hem operasyonel hem uluslararası düzeyde bu yargı kurumuna önemli sonuçlar doğurabilir.

Hukuki ve operasyonel etkiler açısından şu başlıklar öne çıkıyor:

Seyahat ve diplomatik etkileşimlerde kısıtlamalar: Yaptırım uygulanan yetkililer ABD etkisindeki ülkelere seyahat edemeyebilir veya uluslararası toplantılara katılamayabilir.

Mali varlıkların ve banka hesaplarının bloke edilmesi: Yaptırımlar, bu kişilerin ABD yargı bölgelerindeki kişisel mal varlıklarının dondurulmasını kapsayabilir ve mahkemenin finansal faaliyetlerini etkileyebilir.

Uluslararası işbirliğinde azalma: Bazı ülkeler, ABD baskısı nedeniyle hassas davalarda mahkemeyle işbirliği yapmaktan kaçınabilir; özellikle Amerikan veya İsrailli vatandaşların dahil olduğu durumlarda.

Siyasi ve sembolik etkiler açısından ise şunlar önemlidir:Yargı bağımsızlığının zayıflatılması: Mahkeme, bu yaptırımları yargı bağımsızlığını zayıflatmaya yönelik siyasi bir saldırı olarak görüyor.ABD ile uluslararası kurumlar arasındaki uçurumun derinleşmesi: Bu adım, Washington ile uluslararası kurumlar arasında özellikle savaş suçları ve insan hakları ihlallerinin takibi konusunda devam eden gerilimi yansıtıyor.

Mahkemeye halk desteğinin artması: Bazı ülkeler ve insan hakları örgütleri, mahkemenin bağımsızlığını korumak için desteklerini artırabilir.

ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkililerine yönelik yaptırımları, Afganistan ve Gazze savaşları gibi hassas davaların soruşturma süreçlerini doğrudan etkileyebilir.

Gazze savaşı soruşturması:

Mahkemenin itibarsızlaştırılması girişimlerini artırabilir: ABD ve İsrail, mahkemeyi siyasi yanlılıkla suçlayarak meşruiyetini sorgulayabilir.

Kararların uygulanmasına engel olabilir: Yakalama emri çıkarılırsa, ABD müttefikleri bunu uygulamaktan kaçınabilir.

Kurbanlar ve tanıklar üzerindeki baskıyı artırabilir: Tanıklar, özellikle ABD veya İsrail etkisindeki bölgelerde işbirliği yapmaktan çekinebilir.

Afganistan soruşturması:Uluslararası Ceza Mahkemesi, uzun süredir özellikle Amerikan güçlerinin olası savaş suçlarıyla ilgili soruşturma yürütüyor. ABD’nin üst düzey mahkeme yetkililerine yaptırım uygulaması şu sonuçları doğurabilir:

Delil ve işbirliği erişimini engellemek: ABD, bilgi sağlamayı veya tanıklarla görüşmeye izin vermeyi reddedebilir.

Üçüncü ülkeler üzerinde siyasi baskı oluşturmak: Almanya veya İngiltere gibi soruşturmaya dahil ülkeler ABD baskısıyla işbirliğini sınırlayabilir.

Yargı sürecinde gecikmeler: Kaynaklar ve etkileşimler kısıtlanınca dava incelemesi yavaşlayabilir veya durabilir.

ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi yetkililerine yönelik yaptırımlarının karmaşık hukuki sonuçları vardır; bu sonuçlar hem uluslararası hukuk hem diplomatik ilişkiler açısından önemlidir. Başlıca hukuki sonuçlar:

Uluslararası hukuk ilkeleriyle çelişki

Bağımsız uluslararası yargı organlarının yargıçları ve savcılarına yaptırım uygulamak, yargı bağımsızlığı ve yargıya müdahale etmeme ilkeleriyle bağdaşmaz.

Ceza Mahkemesi Roma Statüsü kapsamında faaliyet gösterir ve üye ülkeler işbirliği yapmakla yükümlüdür. ABD üye değildir, ancak yetkililere yaptırım uygulaması uluslararası kurumlara karşı düşmanca bir eylem olarak görülebilir.

Adaletin uygulanmasında engeller

Yaptırımlar, ABD etkisindeki ülkelerin mahkemenin kararlarını uygulamasını engelleyebilir.

Bu durum, Gazze veya Afganistan’daki savaş suçları davalarında adaletin gecikmesine yol açabilir.

Tehlikeli emsal oluşturma

ABD’nin bu adımı, diğer ülkelerin mahkeme kararlarına karşı çıkarken yargıçları veya savcıları yaptırım listesine alma yolunu açabilir. Bu da uluslararası hukuk düzenini zayıflatır ve küresel yargı kurumlarına olan güveni azaltır.

Hukuki ve diplomatik tepkiler

Ceza Mahkemesi ve üye ülkeler Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlarda bu yaptırımlara itiraz edebilir.

Bazı ülkeler karşı yaptırımlar veya destek açıklamaları yaparak mahkemenin bağımsızlığını savunabilir.

Son olarak, sadece Uluslararası Ceza Mahkemesi değil, Uluslararası Adalet Divanı da Gazze savaşında İsrail’in savaş suçlarını soruşturuyor. Bu kapsamda Güney Afrika, Aralık 2023’te İsrail rejimine karşı 1948 Cenevre Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği iddiasıyla Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı. Nikaragua, Küba, İrlanda, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin, İspanya ve Türkiye de bu davaya katıldı.

Böylece, ABD’nin İsrail rejimini ve liderlerini korumak için tüm yönlerden yaptığı baskılara rağmen, bu rejim sadece dünyada izole olmakla kalmadı, aynı zamanda uluslararası adli kurumların üst düzey İsrailli yetkililere yönelik yakalama kararları Tel Aviv üzerinde ilave baskı oluşturdu.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha